tag:blogger.com,1999:blog-15742648735513369542024-03-14T02:49:51.499-07:00DOĞADAN GELEN ŞİFABİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.comBlogger31125tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-72856816955916766622009-11-18T01:03:00.000-08:002009-11-22T05:30:09.076-08:00Dr.Ömer ÇELAKIL DOMUZ GRİBİNE ÇARE KUR'ANda<strong>Dr.Ömer ÇELAKIL</strong> domuz gribi aşısının Kur'an-ı Kerimdeki bir ayetten işaret edildiği şekilde bulunduğunu açıkladı.<br /><div align="justify">Kuran’ın Şifresi adlı kitabıyla geçtiğimiz yıllarda dikkatleri üzerine çeken Ömer Çelakıl, yeni kitabı Beklenen Kıyamet’te, Kuran’da küresel ısınma ile ilgili bölümler olduğunu ve Mars’ta yaşam haberi verildiğini iddia ediyor.İşte Çelakıl’ın çarpıcı iddiaları:<br />Geri sayım 69′da başladı<br />“Mesela Kuran’daki<span class="fullpost"> Kamer (Ay) suresinde ‘Saat (Kıyamet) yaklaştı’ deniliyor. Kamer suresinin birinci ayetinden sonra Kuran’ın en sonuna kadar 1389 ayet var. Hicri takvimde de 1389 yılı miladi takvimde 1969 yılı, yani Ay’a gidilen yıldır. Yani ‘Ay’ ismindeki sure, sanki Ay’a gidileceğini önceden yılıyla birlikte haber veriyor. İşte bu ayette Saatin (kıyametin) yaklaştığı vurgulanıyor. O nedenle Ay’a çıkılan 1969 yılında geri sayım başlamış olabilir.”</div><div align="justify"></span></div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-59229269630081816342009-11-13T02:52:00.000-08:002009-11-22T05:32:26.745-08:00Dr.sabiha keskin çocuklarda dikkat eksikliği<div align="justify"><strong>Dikkat eksikliği nedir</strong>?Hastalık düzeyinde olmayan, belli ölçüde dikkatsizlikler çocuklarda görülebilir bir şeydir. Ama hastalık seviyesinde dikkat problemleri de vardır. Bunlar dikkat yetersizliği ve hiperaktivite sendromu olarak görülür. Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin “Çocuklarda dikkatsizliğin hastalık boyutunda olmayanı bile yaşamsal ve akademik problemlere neden olabilir” diyor.</div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong>Çocuklarda dikkat eksikliği kendini nasıl göst</strong>erir?<span class="fullpost">Çocuk komut almakta zorlanır. Kendisinden bir şey yapması istendiğinde bunu yapmakta güçlük çeker. Okul öncesi dönemde çocukla ilgili annenin “Ben durumla baş edemiyorum” şeklinde bir düşüncesi varsa, dikkat yetersizliği ihtimali söz konusu olabilir.</div><div align="justify"><strong>Prof. Dr. Sabiha Paktuna</strong> Keskin, bu konuda dikkat edilmesi gereken birkaç nokta olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Örneğin üç yaşındaki çocuğun dikkati saniyelerle sınırlıdır. Çocuk bir objeyle çok kısa süre oynuyor diye dikkat yetersizliği teşhisi koymamak lazım. Yine üç yaş çocuğu yaşıtlarıyla oynamayı bilemez. Bu nedenle arkadaşlarıyla iletişim kuramıyor diye yine teşhis koymak yanlış olacaktır.”</span></div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-36551871992738835702009-11-13T02:41:00.000-08:002009-11-22T14:20:24.255-08:00Dr.murat topoğlu 3 günlük diyet<div align="justify">Sağlıklı yaşamak zorundayım diye düşünürseniz ve kendinizi dinç hissetmeniz icin sizlere 3 günlük kolay uygulanan bilen diyet </div><div align="justify"></div><div align="justify">Pazartesi başlanıp Çarşamba diyeti sonlandıranlar için ideal diyet,<span class="fullpost"></div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong>PAZARTESİ</strong> Sabah : 1 dilim ekmek,1 parça az yağlı beyaz peynir,3-4 zeytin çay,kahve şekersiz. Öğlen : Salata + yoğurt Akşam : Salata yoğurt istenilen kadar </div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong>SALI </strong>Sabah : 1 dilim ekmek,1 parça az yağlı beyaz peynir,3-4 zeytin çay,kahve şekersiz. Öğlen : Salata + yoğurt Akşam : Salata yoğurt istenilen kadar</div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong>ÇARŞAMBA</strong> Sabah : 1 dilim ekmek,1 parça az yağlı beyaz peynir,3-4 zeytin çay,kahve şekersiz</div><div align="justify"></div><div align="justify">Öğlen : Salata + yoğurt Akşam : Salata yoğurt istenilen kadar </div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong>PERŞEMBE</strong> Sabah : Sabah öğlen üstteki gibi akşamları her akşam 1 porsiyon et ızgara veya haşlama yada 2 adet yumurta. Öğlen : Salata + yoğurt Akşam : Salata yoğurt istenilen kadar </div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong>CUMA</strong> Sabah : 1 dilim ekmek,1 parça az yağlı beyaz peynir,3-4 zeytin çay,kahve şekersiz. Öğlen : Salata + yoğurt Akşam : Salata yoğurt istenilen kadar </div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong>CUMARTESİ</strong> Sabah : 1 dilim ekmek,1 parça az yağlı beyaz peynir,3-4 zeytin çay,kahve şekersiz. Öğlen : Salata + yoğurt Akşam : Salata yoğurt istenilen kadar </div><div align="justify"></div><div align="justify"><strong>PAZAR</strong> Sabah : 1 dilim ekmek,1 parça az yağlı beyaz peynir,3-4 zeytin çay,kahve şekersiz. Öğlen : Salata + yoğurt Akşam : Salata yoğurt istenilen kadar Not: Her gün 3 adet meyve yenilebilir.</span></div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-84121169024698178182009-11-13T02:36:00.000-08:002009-11-22T14:24:41.855-08:00Dr.murat topoğlu kireçlenme akupunk tedavi<div align="justify"><strong>Kireçlenme</strong> diye halk arasında bilinen tabir aslında kemikler arasında bulunan kıkırdak dokusunun bir şekilde eski fonksiyonunu yapamaması buna bağlı olarak da hem kıkırdak hem de kemik uç kısımlarında kalsiyum parçalarının toplanmasına deriz.Bu durumda da kalsiyum parçacıkları hem kıkırdak hemde çevresinde bulunan sinirleri uyararak ağrıya neden olur.Nedenleri çok fazla olmakla beraber<span class="fullpost"> doğuştan kemiklerin ve kıkırdakların iyi gelişememesi aşırı kiloya bağlı kıkırdakların gördüğü tabir genetik egzersiz yapmamayı sayabiliriz.Kireçlenme vücudun hemen her ekleminde olabilir. (boyun,omuz,dirsek,el,parmaklar,kalça,omurga,diz) buradaki nedenlerden bir tanesi fazla kilo ise akupunktur burada bir tedavi olarak kilolar verilebilir.Bunun haricinde akupunktur hafif ve orta düzey <strong>atros</strong> (kireçlenme) da yardımcı bir tedavi yöntemi olarak dünyada yaygın olarak kullanılıyor.Tedavi 10-14 seans olarak gün aşırı veya her gün yaklaşık 20-30 dk uygulanır sonra haftada 1 sonra ayda 1 sonrada 3 ayda 1 seans olarak idame ettirilir.Ağrıya genellikle 4-5 seans sonunda cevap verirse tedaviye çok çok cevap veriyor demektir.Bazen inatçı vakalarda olabilir sonrasında ise yılda 1 kür akupunktur devam ettirilmelidir.Başarı oranı vakkaya göre farklı olmakla beraber ağrıyı azaltma açısından % 60-70 civarında olumlu sonuçlar almıştır.</span></div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-70197207844474609142009-11-13T02:33:00.000-08:002009-11-22T14:26:57.277-08:00Dr.murat topoğlu baş ağrıları ve akupunkturla tedavi<div align="justify">Hepimizin bildiği gibi baş ağrısı insanın en sık karşılaştığı rahatsızlıklardan biridir.Baş ağrıları herşeyden önce subjektif bir olaydır.Akut (ivedi)veya kronik (süregen) hastalıkların bir belirtisi olabilir.Baş ağrısı eğer bir hastalığın belirtisi ise (beyin tümürü,tonsillit,bademcik iltihabı,myopi,akut orta kulak iltihabı v.s.)bunun önce nedeninin ortadan kaldırılması ve dolayısıyla tıbbi tedavi şarttır.Dolayısıyla baş ağrısı nedenin ortadan kalkmasıyla sona erer.O halde Akupunktur hangi tür baş ağrılarında uygulanmalıdır.Bunlar başlıca:<span class="fullpost">1- Her tür migren ve diğer damarsal baş ağrılarında,2- Gerilim (kas kasıntısı) baş ağrılarında,3-Sinüsit (akut veya kronik) antibiotik eklenebilir ya da eklenmez,4- Boyun kireçlenmelerine bağlı baş ağrılarında,Hakikaten bu gün bile Migren tıbbi tedavilere cevap vermemektedir.5000 yıldır uygulanagelen ve Çin'deki bütün hastanelerde branş olarak okutulan Akupunktur Migrende %75-%90 lara varan iyi sonuçlar almaktadır.Yalnız Akupunktur tedavisinde Migren tedavisine 3 bazen 6 ay kadar devam edilmelidir.Migren'de Akupunktur seanslar şeklinde olup seans süresi günde yarım saat olarak başlanıp devam edilmelidir. </span></div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-9160662720141604422009-11-13T02:27:00.000-08:002009-11-22T14:28:58.707-08:00Dr.murat topoğlu migren akupunktur tedavisi<div align="justify"><span style="color:#ff0000;"><strong>MİGREN VE AKUPUNKTUR</strong></span></div><div align="justify">Akupunktur migren üzerine yıllardır ve dünyanın hemen bütün ülkelerinde çok yaygın olarak kullanılıyor.Migren hepimizin bildiği gibi % 90 oranında bayanlarda ortaya çıkan,bazen bulantılı veya kusma ile karekterize zonklayıcı tarzda olan bir baş ağrısı tipidir.Damarsal orjinidir.Ağrı bazen tek bazende çift taraflı olabilir.Enseden göze veya göz arkasından başlayıp enseyede geçebilir.Ağrı bazen ayda 1 bazen hafta da 2-3 kez kriz şeklinde gelebilir.Hastalar çoğu zaman ağrının olacağını 1 gün önceden hissedebilir ağrı krizi gelince ışıktan ve sesten aşırı rahatsızlık oluşur.Akupunktur vücut ve beyin omirilik sıvısındaki bir takım maddelerin veya hormonların salınımını etkileyerek migren ağrısını engeller. Bunlar<span class="fullpost"> bradikinin, endorfin, prostoklandin, serotonin,kistamin gibi maddelerdir.Migrenli hastaların ağrı eşik seviyesi çok düşüktür. Akupunktur ise bunu yükseltir.Dolayısıyla akupunktur migren ağrı krizini kesmek yerine ağrının gelmemesini sağlar veya ağrı gelme süresini uzatır.Tüm dünyada yapılan akupunktur ile ilgili yapılan tüm bilimsel çalışmalar migren üzerinde % 80'e yakın başarılı olduğunu göstermiştir.Akupunkturla migren tedavisi hemen her gün veya gün aşırı olarak 10 seans uygulanır.Her seans 30-40 dk sürer ağrının tipi ve süresine bağlı olarak baş,el ve ayaklardaki özel akupunktur noktalarına çelik iğneler hiç acı vermeyecek şekilde batırılır.Sonra hasta 30-40 dk bu iğnelerle beraber yatakta uzanıp dinlenir (iğnele vücutta olduğu sürede de her hangi bir acı olmaz) genellikle 6-7 seans dan sonra belirgin bir sonuç alınır.10 seans sonrasında 7-10 gün ara verilir.Sonrasında 4-6 kez hafta da 2 kez tekrar akupunktur seansı yapılır.Daha sonra seans sayılarının araları açılarak haftada 1 sonra ayda sonrada 3 ayda 1 seans yapılarak 1 yıl takip edilmelidir.Ayrıca akupunktur boyun kireçlenmesine,sinizüte,stres,gerilim tipi tarzı baş ağrılarında da etkilidir.</span></div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-77457239586329250762009-11-12T08:52:00.001-08:002009-11-22T14:30:14.537-08:00Ölümcül virüsü domuz gribine karşı narın mücizesi<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJj2A20xPYqQXBq8PsVdJoKHxaYYFXaJXXOD-JduNL-sXLLcf6A6Dcl6mpZbLUq4c7OmolkB4c8xlQbbvuebtj5yzs-tOXpLCxNtO9H9Sb1rYuPNloqUH_v9ulcCCbkaHzlbaZ3XlETGFk/s1600-h/domuz-gribine-karsi-nar-medium-0.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403261438522600530" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 266px; CURSOR: hand; HEIGHT: 203px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJj2A20xPYqQXBq8PsVdJoKHxaYYFXaJXXOD-JduNL-sXLLcf6A6Dcl6mpZbLUq4c7OmolkB4c8xlQbbvuebtj5yzs-tOXpLCxNtO9H9Sb1rYuPNloqUH_v9ulcCCbkaHzlbaZ3XlETGFk/s320/domuz-gribine-karsi-nar-medium-0.jpg" border="0" /></a><br />Bir çok hastalıklarda sebze, meyve ve c vitaminler gibi narında coğu hastalıklarda faydası vardır bunlardan biride ölümcül virüsü domuz gribi<br /><div align="justify"></div><div align="justify">Silifke'deki Göksu vadisi köylerinde yetişen keben narının içerdiği C vitamini nedeniyle domuz gribi virüsüne karşı etkili olduğu öne sürüldü.</div><div align="justify"><br /></div><div align="justify">Mersin'in Silifke ilçesine bağlı Göksu Vadisi köylerinde yetişen ve adını yine Göksu Vadisi köylerinden alan tescilli <strong>Keben narı</strong>nın, içerdiği C vitamini nedeniyle domuz gribi virüsüne karşı etkili olduğu<span class="fullpost"> bildirildi. Hasadına yeni başlanan ve kilosu şu anda kalitesine göre 1 ile 1,5 TL. arasında değişen fiyattan satılan Keben narının, dünyayı etkisi altına alan Türkiye'de de yayılmaya başlayan Domuz gribine karşı doğal bir ilaç olarak tüketilmesi gerektiği savunuldu.</div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify">Nar üreticisi olan Silifke Erik Üreticileri Birliği Başkanı Mustafa Göktaş, hasadına yeni başlanan nar bahçesinde yaptığı açıklamada, doktorların da, içerdiği C vitamini nedeniyle narın gribin her türlüsüne karşı etkili olduğunu kaydettiği bildirdi.<br />Aşı gibi<br />Domuz gribine karşı tescilli Keben narının adeta bir aşı niteliğinde olduğunu ifade eden Göktaş, "Domuz gribine yakalanmak istemiyorsanız tescilli narımızdan tüketilmesini tavsiye ediyoruz. Biz ürettiğimiz Keben narını sürekli tüketiyoruz ve bu zamana kadar da hiç grip hastalığına yakalanmadık. Çünkü nardaki C vitamini bizim gribe yakalanmamızı önlüyor" dedi.<br />İlçe genelindeki nar üretimi hakkında da bilgi veren Göktaş, Keben narı hasadına yeni başlandığını ve bu yıl ilçe genelinde 2 bin 500 dönüm araziden yaklaşık 4 bin ton nar hasat edilmesinin beklendiğini kaydetti.<br />Sofralık nar<br />Göksu Vadisi köylerinde yetişen Keben narının Türkiye'nin tek sofralık narı olma özelliği taşıdığını ifade eden Göktaş, bu ürünün, çilek ve erikten sonra çiftçilere önemli gelir sağladığını belirtti.<br />Keben narının, ince kabuğu, iri taneleri ve tatlı-mayhoş lezzeti ile sofralık bir ürün olduğuna dikkat çeken Göktaş, yurt genelinde düzenlenen çeşitli fuarlarda da tanıtımını yaptığını, ilk defa gören tüketicileri de büyüklüğü ile şaşırttığını söyledi.</span></div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-49122201847337926262009-11-12T05:51:00.000-08:002009-11-22T14:32:03.052-08:00Dr.ibrahim saraçoğlu böbrek taşı tedavisi nelerdir<div align="justify"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNpSbzDp5CHQk-gwgEmOmu2L_Tr9JFqnNtPQ1mwmnRPx_uTjJb8yCGqJeL8ggDETzeznMauTe05h8MtkslBND1WDcq1C5_0s3Vnru5RnN_WGvIBi55MIVR8t7Jzh8Uf7dEQLS7PodYTZje/s1600-h/images.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403215148614181506" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 178px; CURSOR: hand; HEIGHT: 157px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNpSbzDp5CHQk-gwgEmOmu2L_Tr9JFqnNtPQ1mwmnRPx_uTjJb8yCGqJeL8ggDETzeznMauTe05h8MtkslBND1WDcq1C5_0s3Vnru5RnN_WGvIBi55MIVR8t7Jzh8Uf7dEQLS7PodYTZje/s320/images.jpg" border="0" /></a> Böbrek taşların çoğu kendiliğinden düşme eğilimindedir.<br />Tüm idrar yolu taşlarının yaklaşık 80’i ilaç tedavisi ile düşer. Taşın düşmesini etkileyen en önemli faktör taşın büyüklüğüdür.<br />4 mm’nin altında taşın düşmesi beklenirken 6 mm’nin üzerindeki taşlar‘a müdahale gereklidir. Ayrıca taşların şekli ve idrar yolundaki yerleşimide düşmeyi etkileyen önemli faktörlerdir.Kendiliğinden yada ilaç yardımıyla taşın düşürülmesi<span class="fullpost"> -ESWL ( şok dalgası ile taşları kırmak) -Minimal invaziv girişimler ( Perkütan Nefrolitotomi, Üreterolitotripsi) -Klasik açık ameliyat yöntemiBu yaklaşımlardan hangisinin uygulanılacağı taşın yerine, büyüklüğüne, idrar yollarına verdiği veya verebileceği zararına ve taşın cinsine bağlıdır. Günümüzde minimal invaziv tekniklerin gelişmesi sonucu klasik açık cerrahi, enaz başvurulan ve enaz tercih edilen metod olarak kalmıştır. </span></div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-70594831165483379802009-11-12T05:45:00.001-08:002009-11-12T05:50:49.618-08:00Dr.Mete ekinci böbrek taşı ağrısını nasıl önlenir<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6AsvWwks2HBMOOcSZMuJuFl0-5F-EszX9M5D-T2bebYqemhmNKyectK-zoKJ2jPdr9QY9kDH_6zU76bToIR-Bzt7H9rYzFR0Y8j5DGIQ_l_Xxemhv0em5KOW30caJfrHAGMAHuU4pl2ZX/s1600-h/bobrektasius1.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403212973393065218" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 173px; CURSOR: hand; HEIGHT: 212px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6AsvWwks2HBMOOcSZMuJuFl0-5F-EszX9M5D-T2bebYqemhmNKyectK-zoKJ2jPdr9QY9kDH_6zU76bToIR-Bzt7H9rYzFR0Y8j5DGIQ_l_Xxemhv0em5KOW30caJfrHAGMAHuU4pl2ZX/s320/bobrektasius1.jpg" border="0" /></a> <span style="color:#ff0000;">Taş ağrısını nasıl önlerim?</span><br /><br /><div align="justify">İki kez böbrek taşı nedeniyle operasyon geçirdim. Çok ağrılı geçen bu durumu bir daha yaşamamak için ne yapmalıyım? Her 100 kişiden 10'unu etkileyen bu hastalıktan korunmanın yollarını, Hospitalium Hastanesi'nden Dr. Mete Ekinci açıkladı:* Öncelikle sıvı alım alışkanlıklarınızı yeniden <a href="http://www.xprodoksit.com/yazi/bobrek-tasi-agrisi-onleme"></a>düzenleyin. 24 saatte çıkarılan idrar miktarının 2 litrenin altında kalmaması gerekiyor.* Endüstriyel içeceklerden kolalı olanları değil, daha çok sitrat içeriğine sahip meşrubatları tercih edin. Sıkılmış meyve suları arasında ise tercihiniz greyfurttan değil, portakal veya limon sularından yana olsun.* Taş hastalığından korunmak için günlük tuz alımı 4 gramı geçmemeli, sodyumun tersine potasyumlu gıdalar daha fazla alınmalıdır. Hayvansal protein (kırmızı-beyaz et ve balık) alımı 70 kg ağırlığındaki bir kişide 70 gramı geçmemelidir.* Oksalat içeren ıspanak, çay, kepek, patates ve çikolata gibi besinleri kısıtlı kullanın. Taş hastalığında eskiden beri kalsiyum içermeleri nedeniyle klasik olarak yasaklanan süt ve diğer mandıra ürünleri, artık geçmişteki kadar katı bir şekilde kısıtlanmamaktadır. Uzmanlar artık hastalara, günlük bir gram kalsiyum alımını önermektedir. </div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-17515412768010760112009-11-12T05:39:00.000-08:002009-11-12T05:44:26.321-08:00Dr.ibrahim saraçoğlu böbrek taşını düşüren bitki avokado<div align="justify"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXKhs1KgQgD5JeHQZUcU0e0yXiDGIYsKwSOqBYFWP6BhZH_pmLfUSWSWySZRiRiWzyIk8tGej5rCZ09sRYvYEsVBYC8l02K_GKs1spB4CEPRjp-LTMc00AGXay7Hd0TQLeke9xKLfD3xir/s1600-h/avakadoyapragi.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403211517300892178" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 185px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXKhs1KgQgD5JeHQZUcU0e0yXiDGIYsKwSOqBYFWP6BhZH_pmLfUSWSWySZRiRiWzyIk8tGej5rCZ09sRYvYEsVBYC8l02K_GKs1spB4CEPRjp-LTMc00AGXay7Hd0TQLeke9xKLfD3xir/s320/avakadoyapragi.jpg" border="0" /></a> Avokado yaprağı böbrek taşını düşürmekte etkili olan nasıl bir kimyaya sahiptir?” Cevabını bulmak ve vermek en az altı yılımı almıştı.Yeri gelmişken hemen belirtmekte fayda görüyorum, altı yıl boyunca her gün avokado yaprağını araştırmadım. Ben, aynı zamanda çok sayıda farklı bitkiyi araştırırım. Aynı bitkiyi sürekli araştırmak hem yorucudur, hem dikkat dağıtıcıdır, hem de kolaylıkla kısır döngüye girmenize neden olur. Örneğin, bir hafta boyunca bir bitki üzerinde yoğunlaşırken, ikinci hafta başka bir bitki üzerinde tekrar çalışmaya başlarım. Bazen, bir bitki üzerinde sadece birkaç saat çalışır bırakır, tekrar üzerinde çalıştığım diğer bir bitkiye dönerim.Böbrek taşını harekete geçiren kimyasal güç, avokado yaprağında bulunan methyl-chavicol’dur. İlk bakışta methyl-chavicol ana etkin madde gibi görünmektedir. Halbuki bu güç etkin madde olmaktan ziyade, böbrek taşını harekete geçiren etken bir rol üstlenmektedir. Böbrek taşını harekete geçiren kimyasal gücün tetikleyicisidir diyebiliriz.<br /></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify">Böbrek taşını düşürmek içinKaynamakta olan bir bardak (yaklaşık 150 ml) klorsuz suya bir tatlı kaşığı (2-3 gr) kurutulmuş avokado yaprağı ilave edilir. Kısık ateşte sekiz dakika kaynatılır (demlenir).Demleme süresi tamamlandıktan sonra sıcakken süzülür.Ilıyınca akşam yemeğinden iki saat sonra içilir. Her beş gün kullanımdan sonra üç gün ara verilir.Damak tadına uygun hiçbir şey ilave edilmemelidir. Bu kürü 20 günden fazla uygulamayınız.Tekrar uygulamak için en az 20 gün ara verilmelidir.</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-67039027881906068402009-11-12T05:33:00.000-08:002009-11-12T05:37:08.549-08:00dr ibrahim saraçoğlu akçiğer kanseri ve wilson hastalığına karşı kür<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEBzjT0qTgGh4xR_031kklf1Uv39n5F_kvGEV9bXJgH6miPSxi4KMp6-oo3nstrhMIhmd8GxzuaAcarnV53-RcjSe94f0vHfCk152GIrkF-4kRQeO_uB6lwJUIw-EwSyJuALQb0LxHaOfo/s1600-h/gulhatmi-cicegi.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403209984034629010" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEBzjT0qTgGh4xR_031kklf1Uv39n5F_kvGEV9bXJgH6miPSxi4KMp6-oo3nstrhMIhmd8GxzuaAcarnV53-RcjSe94f0vHfCk152GIrkF-4kRQeO_uB6lwJUIw-EwSyJuALQb0LxHaOfo/s320/gulhatmi-cicegi.jpg" border="0" /></a><br /><br /><div align="justify">Yaklaşık 150 ml (bir su bardağı) kaynamakta olan suya bir yemek kaşığı hibiskus bitkisi ilave edilir. Kısık ateşte üç dakika demlenir ve üçüncü dakikadan sonra ocağın altı kapatılarak ılıyıncaya kadar bekledilir. Ilıyınca süzülür. Yavaş ve yudum yudum içilir. 10 gün müddetle günde iki kez, öğleden önce ve öğleden sonra olmak üzere içilir. Her defasında taze hazırlanmak zorundadır. Üç ayda bir kez, 10 günlük kür tekrar edilir</div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"></div><div align="justify">Wilson hastaları için doğal bitkisel kür :Yaklaşık 150 ml (bir su bardağı) kaynamakta olan suya bir yemek kaşığı hibikus bitkisi<a href="http://www.bitkilerianlamak.com/2009/08/hibiskusun-faydalari.html"> </a>ilave edilir. Hafif ateşte üç dakika demlenir ve ocağın altı kapatılarak ılıyana kadar bekletilir. Ilıyınca süzülür. Yavaş ve yudum yudum içilir. 15 gün müddetle günde üç kez, öğleden evvel, öğleden sonra ve akşam yatarken olmak üzere içilir. Her defasında taze hazırlanmak zorundadır. İki ayda bir kez, 15 günlük kür tekrar edilir.</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-66482425438979298522009-11-12T05:25:00.001-08:002009-11-12T05:28:51.658-08:00Dr.Ahmet maranki kilo aldırıcı förmüller ve sağlıklı beslenme<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHBSoKa0xOEioTp6T1YCw0J0wV5MR-DpkUTwqYLBmbUYY2XEwXVFHu9mbfmV-yCyfCW4OZH0QbOHuCyfJ2QQdWYoPzaASzqkoewjNt4eaZgjSyQ9auwDKQ4rTXnbZtrQ4LVmNFTYU7xQCw/s1600-h/kucuk1234720438ahmet-maranki.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403207897170864402" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 183px; CURSOR: hand; HEIGHT: 160px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHBSoKa0xOEioTp6T1YCw0J0wV5MR-DpkUTwqYLBmbUYY2XEwXVFHu9mbfmV-yCyfCW4OZH0QbOHuCyfJ2QQdWYoPzaASzqkoewjNt4eaZgjSyQ9auwDKQ4rTXnbZtrQ4LVmNFTYU7xQCw/s320/kucuk1234720438ahmet-maranki.jpg" border="0" /></a> 250 gram kuru siyah üzüm içerisine 1 çay kaşığı kadar kına kına ile 1 tutam pelin otu ilave edilir.(Kına kına başka bir bitkidir, bildiğimiz kına değildir.)<br />Bu karışım kıyma makinesinde çekilip 3 litre su içerisine karıştırılır. Ardından, yarı suyu gidinceye kadar bu kür kaynatılır. Tülbent ile bu kür süzülüp (süzülmüş üzüm suyu başka bir kaba alınır) kalan posası ikinci kez 3 litre su içerisine karıştırılır ve tekrar yarı suyu gidinceye kadar kaynatılır. Bu üzüm suyu da tülbent ile süzüldükten sonra ilk başta elde edilen üzüm suyu ile karıştırılır ve bu karışıma bir miktar şeker ilave edilir.<br />Sabahtan ikindi vaktine değin bol bol bu üzüm küründen içilir. Su içilmemelidir, ikindiden sonra susuz kalınır. Akşamdan sonra bol bol yoğurt yenmelidir. Gece yarısı içine bal ilave edilmiş süt içilir. Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin kilo alma kürü günlük olarak hazırlanmalıdır. Sabahları ise kahvaltıda çay yerine sebze ve meyve suları içilmelidir.BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-57042961882673625312009-11-12T05:17:00.000-08:002009-11-12T05:23:19.850-08:00Dr.İbrahim saraçoğlu adet sancılarına karşı civanperçemi<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7qm27GJvLygKrMDzQVDy4VHJzNuKJjNHCCjowvq3CyDC5JlEGZ13H9zXo_XjIV5U-leSayoFdMnJBQSW-Sd3T7Mzk0lV7YsXDVz08VoAdPTtV4Z2goo-SlQYhbw86tXTHmRtHGjBb0XWZ/s1600-h/w3iara5i2rushkg1iigc.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403206503608948690" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 286px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7qm27GJvLygKrMDzQVDy4VHJzNuKJjNHCCjowvq3CyDC5JlEGZ13H9zXo_XjIV5U-leSayoFdMnJBQSW-Sd3T7Mzk0lV7YsXDVz08VoAdPTtV4Z2goo-SlQYhbw86tXTHmRtHGjBb0XWZ/s320/w3iara5i2rushkg1iigc.jpg" border="0" /></a><br /><br /><div align="justify">Regl döneminin başlamasına üç gün kala uygulamaya başlanır ve bitimine kadar devam edilir. Bir tutam civanperçemi (yaklaşık beş gram) yarım litre kaynamakta olan suyun içine atılır. Ağzı kapalı olarak hafif (kısık) ateşte 3 dakika demlenir. Soğuduktan sonra süzülür. Regl döneminin başlamasına üç gün kala hergün sabah ve akşam bir su bardağı içilir. Hergün taze olarak hazırlanır. Reglinin bitimine kadar devam edilir. Bu kür her regl döneminde beş-altı ay uygulanır. Adet sancıları çok şiddetli ise, bu taktirde adet başlamadan bir hafta önce kür uygulamaya başlanır. </div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-43791102517369461362009-11-12T05:05:00.000-08:002009-11-12T05:16:46.847-08:00Dr.İbrahim saraçoğlu basura dere otu kürü<div align="justify"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjud-MjfUUyWPSh_rG3hf0N_CafX_HWV_tHgnCJNonHbGaXhw8rYT3vJmLn0rXAWxN48_loa8pFOj66r6tbgnf4k52I_-XwWdhp1F7AiOgy6Wc5-duECHt4zaIvw-MqfwrqKGO86O9fRMv6/s1600-h/9tdi00u794laarg01jys.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403204222294289970" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 297px; CURSOR: hand; HEIGHT: 232px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjud-MjfUUyWPSh_rG3hf0N_CafX_HWV_tHgnCJNonHbGaXhw8rYT3vJmLn0rXAWxN48_loa8pFOj66r6tbgnf4k52I_-XwWdhp1F7AiOgy6Wc5-duECHt4zaIvw-MqfwrqKGO86O9fRMv6/s320/9tdi00u794laarg01jys.jpg" border="0" /></a> Dereotu ve Basur<br />Sabah, öğle ve akşam yemeklerinden 15 dakika önce tüketilecek dereotu basura karşı mükemmel bir çözüm getirmektedir.</div><div align="justify">Bir ay boyunca uygulanmalıdır.<br />Bademcik ve boğaz enfeksiyonlarına karşı adaçayı:<br />Yaklaşık bir su bardağı suda bir poşet adaçayı veya bir tatalı kaşığı taze adaçayı on dakika demlenir. Günde 2-3 defa gargarası yapılır. Ayrıca, beraberinde bir ay boyunca hergün bir çay bardağı adaçayı içilir. Demleme süresi tamamlandıktan sonra bitkiyi daha fazla suyunun içinde bekletmeyiniz mutlaka süzüp ayırınız.<br />Hemoroid<br />Hemoroid'e karşı önermiş olduğum bitkisel kür Anadolu'da " Cıngıldak" olarak adlandırılmaktadır. Bazı yörelerde "civelek" olarak da belirtilmektedir. Özellikle Ege bölgesinde ve Torosların eteklerinde yetişen bu bitkinin yatay geçiş yapmış olan türleri vardır. Doğru türü, hemoroid şikayetlerine karşı mükemmel etkilidir. Bu bitkinin kullanım süresi yaklaşık 1.5 aydır. Bir kürlük miktar 1.5 ay kullanılır ve yaklaşık 75 gramdır</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-51868536617340599122009-11-12T05:00:00.001-08:002009-11-12T05:04:33.800-08:00Dr.İbrahim saraçoğlu (HARNUP) keçi boynuzu faydaları<div align="justify"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDLPm47eJBwg4wjvxqeeXko57NGkZsQu3qURJbm2vsXGlxhnNV6y4GzwsNiYzF2ocmUjpOqlaiyW417qNuRbwLHoNtbVwOh7HZylWYegkWFWdqOaPAmPV_5q8WXmU3pop47PHWVHszO3yr/s1600-h/keciboynuzu.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403201512737797250" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 180px; CURSOR: hand; HEIGHT: 180px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDLPm47eJBwg4wjvxqeeXko57NGkZsQu3qURJbm2vsXGlxhnNV6y4GzwsNiYzF2ocmUjpOqlaiyW417qNuRbwLHoNtbVwOh7HZylWYegkWFWdqOaPAmPV_5q8WXmU3pop47PHWVHszO3yr/s320/keciboynuzu.jpg" border="0" /></a> Aktif sperm sayısı az olan ve az sperm sayısından dolayı çocuğu olmama riski yüksek baba adaylarının kullanmasında çok büyük fayda vardır. Kısaca, sperm sayısı az olanlar için ideal bir bitkisel çözümdür. Bugüne kadar hareketli (aktif) sperm sayısının azlığından dolayı baba olamayan onlarca insan tanıdım, hemen hemen hepsi de keçiboynuzu kürünü uyguladıktan 4-5 ay sonra baba olacaklarının heyecanı ile beni aramışlardır. İsviçreli çok yakın bir aile dostum aynı sorunla karşı karşıya idi. Kendisi uzun yıllar bu konuda çok değişik tedaviler görmüş ve sonuç hep başarısızlıkla neticelenmişti. Kendisine keçiboynuzu kürünü önerdiğim zaman bana tereddütle bakarak “şaka yapıyorsun herhalde” demişti. Ne de olsa 13 yılın verdiği başarısızlık ve ümitsizlikte vardı. Ama bu konuda çok ciddi araştırma sonuçlarımın olduğunu söyledim. Bunun üzerine derhal uygulamaya karar verdi. Türkiye’den keçiboynuzu getirttim ve kullanmaya başladı. Kullanmaya başladıktan 5 ay sonra baba olabileceğini öğrendiğinde mutluluğunu ilk benimle paylaştı. Bir kaç ay sonra bana keçiboynuzunun içerdiği ilgili etkin maddenin ne olduğunu sordu ve bunu hemen ilaç sanayine kazandırabileceğimi ve ticari olarak da iyi para kazanabileceğimi söylemişti. Ben de bitkiler üzerine yaptığım tüm çalışma ve araştırmalarımı insanlığın hizmetine karşılıksız olarak sunduğumu ve herhangi bir beklentimin olmadığını söyledim. Meslektaşım üç çocuk sahibi olmanın mutluluğunu yaşıyor. </div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-89502045915413780362009-11-12T04:45:00.000-08:002009-11-12T04:56:19.193-08:00Dr.İbrahim aşkar hamilelikde yüzdeki oluşan lekeler<div align="justify">Hamilelik sonrası yüzde, açık kahverengi lekeler oluşur. Bunlar, yüzde daha önceden güneşin etkisiyle oluşmuş lekelerle birlikte, sizi rahatsız edebilir. Böyle durumlarda cildin yenilenmesinde lazer tedavisi, kimyasal peeling veya mekanik yolla deri soymayı gerçekleştiren dermabrazyon uygulanabilir. Yüz cildindeki her sorunu tek tip lazerle çözmek mümkün değildir. Bu nedenle, her tür cilt sorunu için ayrı lazer uygulaması gerekmektedir. Kimyasal peeling, hasara uğramış cildin üst tabakalarının çeşitli kimyasal maddelerle soyulmasıyla, alttan yeni ve taze bir cildin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Mekanik dermabrazyon ise, ucu hızlı dönen bir motor yardımıyla, özel zımparamsı materyallerin derinin üst kısmını soyması işlemidir.</div><div align="justify"> </div><div align="justify">Emzirme sonrası<br /></div><div align="justify">Kozmetik nedenlerle planlanan bu cerrahi girişimler, annenin emzirmesi sona erdikten ya da doğumdan altı ay sonra yapılabilir. Ancak, ameliyatlar planlanmadan önce annenin ideal kilosuna inmesi önerilir. Yeniden hamilelik düşünen hastalarda karın germe, son hamileliğe kadar ertelenmelidir. Zira karın germe ameliyatından sonraki hamilelik, karında yeniden deformasyonlara yol açacaktır. Bütün bu estetik ameliyatlardan sonra kalıcı izler ortaya çıkmaktadır. İlk günlerde kırmızı renkli olan bu izler, zamanla solarak beyazlaşır ve daha az dikkat çeker.</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-51694323597707068832009-11-12T04:27:00.000-08:002009-11-12T04:45:02.722-08:00Dr.İbrahim aşkar siyah noktalara kür<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhQ7uBPAXiDkLqD2w4cdMnYJng55T9ZTABd9UfpD6tyXrsIbfzh633PUuRNQYeVRVBjYENTfQOFJ85fsVnkPClPmMNclifrqer8ymg3_0pEnK1BadgMx7aSd4kE8fdQIj9vmEXtz023Etg/s1600-h/IHA_20091109_75251.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5403196678016997122" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 212px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhQ7uBPAXiDkLqD2w4cdMnYJng55T9ZTABd9UfpD6tyXrsIbfzh633PUuRNQYeVRVBjYENTfQOFJ85fsVnkPClPmMNclifrqer8ymg3_0pEnK1BadgMx7aSd4kE8fdQIj9vmEXtz023Etg/s320/IHA_20091109_75251.jpg" border="0" /></a><br /><br /><div align="justify">Cildimizin desteğe en çok ihtiyaç duyduğu kış aylarında doğal malzemeler kullanılarak düzenli ve doğru bakımının yapılmasının önemli olduğunu söyleyen Doç.Dr. İbrahim Aşkar, `Kış aylarında siyah nokta ve yağlı ciltlerin iyi bir bakımla sivilceye meydan vermeyecek şekilde temizlenmesi gerekir` dedi.</div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify">İnsan vücudunda özellikle yüz, boyun ve ellerin UV ışınları, makyaj, sigara, stres, hava değişimi gibi dış etkenlerden en çok etkilenen bölgeler olduğunu belirten, FemmePlast, Estetik ve Plastik Cerrahi Merkezi Genel Direktörü Doç.Dr. İbrahim Aşkar özellikle kış aylarında cilt bakımının büyük bir önem taşıdığını söyledi. Kış aylarında yüzünüzde siyah nokta, sivilce, yağlanma, kuruma ya da kırışıklık gibi sorunlar ortaya çıktını ve bunların cildimizin en büyük düşmanı olduğunu söyleyen Doç. Dr. İbrahim Aşkar.Uygulayacağınız yanlış cilt bakımları ve kullanacağınız yanlış ürünler, beklediğinizden çok uzak sonuçlarla sizleri karşı karşıya bırakır` uyarısında bulundu.<br />Cildin tipinin belirlenerek uygun cilt bakımının yapılması gerektiğini ifade eden Aşkar, şunları söyledi :<br />`Cildin türüne göre cilt bakımı uyguluyoruz. Yağlı, kuru, karma, yaşlı, sivilceli, lekeli, hassas, v.b. cilt türü yapılacak cilt bakımı türünü de etkilemektedir. Kış aylarında siyah noktaların temizlenmesi; yağlı olan ciltlerin iyi bir bakımla sivilceye meydan vermeyecek şekilde yağ kontrolünün yapılması; karma ciltlerde fazla kurutularak ciltte kaşınma, batma ve yanma gibi sorunların oluşmasının engellenmesi en temel unsurlardandır. Ayrıca cildin nemlendirilmesi, kızarıklıkların giderilmesi için tedavi uygulanması kolaylıkla sağlanabilen cilt tedavileridir. Göz çevresi ve şakaklarda, beyaz-sarı renkte yağ bezeleri oluşabilir.<u><span style="color:#0000ff;">Yağ</span></u> üretiminin eksik olması nedeniyle, yağ bezlerinde tıkanmalar olur, mila, kapalı komedon, derialtı yağ bezeleri ve kistler ortaya çıkabilir. Bu nedenle, cilt bakımına genç yaşlarda başlamanız ve cildinize uygun bakım yaptırıp, uygun ürün kullanmanız en akılcı olanıdır`</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-79699795912097898882009-11-11T15:02:00.000-08:002009-11-11T15:07:36.192-08:00Dr.ender saraç domuz gribinden korunmak için bitki kürü<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1Blvjn1DTT29ICF8YRU9WCQiY7Yf97OkfqYVTLtkEjmG3iyKjsio_OcCyJQbBCVjCdxXNltohcDiBfiBKCuKTu8mbJdzm-zCmDpsxRnxiRwVud_-j9tyvAFEnf2_97XZuydvAjrQ1v1hL/s1600-h/endersarac1.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5402986199813883138" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 202px; CURSOR: hand; HEIGHT: 204px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1Blvjn1DTT29ICF8YRU9WCQiY7Yf97OkfqYVTLtkEjmG3iyKjsio_OcCyJQbBCVjCdxXNltohcDiBfiBKCuKTu8mbJdzm-zCmDpsxRnxiRwVud_-j9tyvAFEnf2_97XZuydvAjrQ1v1hL/s320/endersarac1.jpg" border="0" /></a><br /><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;"></span> </div><div><span style="color:#ff0000;">Doktor.Ender Saraç.</span> Domuz gribine karşı bitkisel çözüm arayanlar için evde kolayca yapabileceğiniz bir bitki çayı tarifi veriyor. Gripten koruyan altılı çay tarifi şöyle:<br />6'lı Çay İçin Gerekli Malzemeler: 2-3 parmak kök zencefil (taze veya kuru olabilir) 2 tane karanfil 1 küçük tutam hibiskus Yarım tatlı kaşığı kuşburnu 1 tutam ekinesya (ekinezya).1 tutam ıhlamur Hazırlanışı: Bir bardak suyun içine tüm malzemeleri koyuyoruz.Yaklaşık 1-1.5 dakika kadar kaynatıyoruz, 3-4 dakika da demlemeye bırakıyoruz. Sonra çayımızı süzüyoruz. ılıdığı zaman çayın içine bir parça bal katarak içiyoruz. Bu gripten koruyucu çaydan günde 3 fincan içebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken şeylerden biri de çok kaynar veya çok soğuk yiyecek ve içeceklerden uzak durmaya özen gösteriniz.</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-75419868011689638682009-11-11T14:43:00.000-08:002009-11-11T14:58:55.666-08:00Domuz gribine karşı soğan suyu kürü<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjajWdGJ7e0C1psut3QYB2HjnhnfrFc2ABMUdcfWhML_-wOCbxGpX7PQxvqbeYn3lFI-GCjGQLgpHsU5ETY5q1SziMK8JiToGNh0_f5sucuQkCOdSgMHd95eLOox8PmmlFzNw6q1sOo7yv/s1600-h/beyaz+so%25C4%259Fan+k%25C3%25BCr%25C3%25BC.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5402980683958785682" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 160px; CURSOR: hand; HEIGHT: 107px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjajWdGJ7e0C1psut3QYB2HjnhnfrFc2ABMUdcfWhML_-wOCbxGpX7PQxvqbeYn3lFI-GCjGQLgpHsU5ETY5q1SziMK8JiToGNh0_f5sucuQkCOdSgMHd95eLOox8PmmlFzNw6q1sOo7yv/s320/beyaz+so%25C4%259Fan+k%25C3%25BCr%25C3%25BC.jpg" border="0" /></a>Soğanın faydasını saymakla bitmez.birçok bitki gibi soğanında çeşitli hastalıklarda uygulandığında şifasını görürsünüz.özellikle hanımlarda meydana gelmiş olan sırtta, omuzda yada vücudun bir çok yerinde meydana gelen iltihaplı sivilceler içinde çok faydalı oluşudur ve bunun gibi pek çok faydası vardır.Domuz gribinde de uygulanar içildinde faydası vardır.<br /><span style="color:#ff0000;">Hazırlanışı</span>Bir buçuk su bardağı klorsuz suyu kaynattıktan sonra içine ince kabuğunu soyduğunuz orta boy bir kuru soğanı dört parçaya bölerek koyun. Ağzı kapalı olarak beş dakika kaynatın. Ilıdığında için.<br />15 gün boyunca günde iki kere aç karnına için. (öğleden evvel ve öğleden sonra)<br />Her seferinde taze olarak hazırlanması gerekir. Kullanacağınız kuru soğan, pazarda satılan açık kahverengi kabuklu yemeklik soğandır (resimdeki) . Özellikle bembeyaz soğan aramanıza gerek yok. Beyaz, kırmızı ve mor soğan kullanılmamalıdır.BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-4378248316008905022009-11-09T03:33:00.000-08:002009-11-09T03:40:26.825-08:00Domuz gribine karşı şifalı bitkiler ve şifalı çaylar<div align="justify">Domuz gribine yakalanmaktan korkuyorsanız bu besinleri tüketmeye dikkat edin...Domuz gribi aşısını beklerken hastalığa yakalanmaktan korkuyorsanız, bilim adamları aşıdan önce dikkat edilmesi gereken noktanın bağışıklık sistemini güçlü tutmak olduğuna dikkat çekti. Bunun yanında hastalığa yakalandığınız zaman virüsü yenebilmek için de en önemli önkoşul bu. İşte bağışıklık sistemini domuz gribine karşı güçlü tutmak için tüketmeniz gereken gıdalar:<br />Kırmızı biber: Portakalda bulunan C vitamininin 2 katını içerir. C vitamini gribin etkisini yüzde 80 oranında azaltabilecek kadar güçlü bir silahtır.<br />Yoğurt: İçinde bağırsaklarda mikroplarla savaşan yararlı bakteriler olan probiyotik bulunur. Böylece grip virüsü vücutta barınamaz.<br />Yeşil çay: Bağışıklığı güçlendiren “epigallocatechin gallate” isimli kimyasalı içerir. Günde 3 fincan tavsiye ediliyor.<br />Ginseng: ABD’li bilim adamları günde 2 tane 200mg’lık ginseng kökü kapsülü alan insanların grip riskinin yüzde 31 azaldığı belirlendi. Bağışıklığı harekete geçirir.<br />Badem: Hastalıklarla savaşan antioksidan E vitamini bakımından zengindir. Gripten korunmak için her gün bir ara öğün olarak 24 tane badem yemeye çalışın.<br />Taze patates: İçindeki “beta carote ”, gribe karşı koruma özelliğini verir. Vücutta A vitaminine çevriliyor ve grip tedavisinde önemli rol bir oynuyor.<br />Tavuk suyuna çorba: Vücutta mukus üretimini artırarak gribin boğaz ağrısı ve öksürük gibi etkilerini yatıştırmaya yardımcı olur.<br />Sarımsak: Sülfür maddesi grip sezonunda bu hastalığa yakalanma riskini 2.5 kat azaltıyor ve virüsü öldürme özelliği de bulunuyor. Taze sarımsak daha etkili.<br />Zencefil: İçeriğinde doğal olarak bulunan “gingerol” maddesi, her türlü enfeksiyonu uzakta tutmaya yardımcı. Zencefil çayını tercih edebilirsiniz.<br />Ceviz: Antioksidan selenyum soğuk algınlığı, grip ve kansere karşı koruma sağlar. İçindeki selenyum oranı diğer tüm gıdalardan 10 kat oranında daha fazladır.<br />Turunçgiller: Önemli bir C vitamini kaynağıdır. Özellikle sigara kullanıyorsanız gribe yakalanma riski daha yüksek olduğu için bol bol C vitamini almanız gerekiyor.<br />Bal: Doğal olarak antibakteriyel özelliklere sahiptir. Çaya ya da yoğurda katarak tüketirseniz etkisi daha da güçlü olur.<br />Lahana: Ispanak ve lahana gibi koyu yeşil renkli yaprağa sahip sebzeler, bağışıklık sistemini gribe karşı güçlendiren D vitamini bakımından zengindir.<br />Mantar: Beta-glucan isimli gribe karşı koruyan bir madde içerir. Bağışıklığın grip virüsünü tanımasını ve onu yok etmek için harekete geçmesini sağlar.<br />Yulaf: Lif, E ve B vitamini ayrıca bağışıklık sistemini güçlendiren mineraller ve beta-glucan’lar bakımdan zengindir.<br />Elma: Bilim adamları, düzenli olarak elma yiyen insanların gribe yakalanma riskinin azaldığını ortaya koydu. Günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 25’ini karşılar.<br />Kırmızı et: Bağışıklık sistemini harekete geçirmek için kırmızı et tüketmek gerekiyor. Yetişkinlerin günde ortalama 40-60 gram et tüketmesi tavsiye ediliyor.<br />Balık: Omega 3 tüketimini artırarak grip ve benzeri enfeksiyonları uzakta tutabilirsiniz. Haftada 2 porsiyon balık tüketilmeli.<br />Soğan: Doğal antibiyotikler içerir. Bunun yanında gribe karşı bağışıklık sistemini güçlendiren “quercetin” isimli bir madde de bulundurur. </div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-54067126093716546732009-11-09T03:28:00.000-08:002009-11-09T03:40:26.828-08:00Domuz gribine karşı sebzeler ve c vitaminleri nelerdir<div align="justify">Domuz gribine karşı şifalı bitkiler kullanılması öneriliyor hekimler tarafından. C vitamini içeren şifalı bitkilerin tüketilmesi, vücudun direncini artırmakla beraber gribe karşı da koruyucu bir görev üstlenmekte.</div><div align="justify"></div><div align="justify">Vücut hastalıklara karşı daha büyük bir dirnç sağlamakta, hastalıkların seyri ve süresi daha az hasarla atlatılmakta..<br />Peki C vitamini içeren, koruyucu - vücudun direncini artıran, bağışıklık sistemini güçlendiren Bitkiler Hangileri?<br />C Vitamini ; vücudun savunma sisteminin güçlenmesini , nezle ve gripde oluşan belirtilerin hafiflemesini ve besinlerle vücuda alınan demirin emiliminin artmasını sağlayabilen bir maddedir.C Vitamini , insan vücudunda depolanmamaktadır. ( Karaciğerde minimal depolandığı iddia edilmektedir.)<br />C vitamini en çok taze meyve ve sebzelerde yer alır. Kırmızı Biber, Portakal, Greyfurt, Üzüm, Kavun, Kivi, Mandalina, Mango, Ahududu, Çilek, Armut, Karpuz, Kuşburnu, Maydanoz, Domates bol C vitamini içerir. Yeşil sebzeler, avokado, karnabahar, lahana, patates, bezelyede de C Vitamini vardır. Hayvansal besinlerde C vitamini yer almaz. Miktar olarak ; her 100 gram için > Kırmızı Biberde 190 mg, Karnabaharda 115 mg, Çilekte 60 mg, Portakalda 50 mg ve Greyfurtta 40 mg C Vitamini vardır. Hava ile temasta 3 saat içinde bu değerler % 50 kadar kaybolabilmektedir. Önerilen Tüketim Standardı ; ortalama 60 mg günlük doz önerilir. ( önerilir = eksiklik gelişimini önleyecek günlük asgari doz ) </div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-79892242011384280642009-11-05T01:50:00.000-08:002009-11-11T16:03:36.525-08:00DR.KENAN DEMİRKOL YAPAY MISIR ŞEKERİN ZARARI NELERDİR<div align="justify">Bu verileri değerlendirmesi için kapısını çaldığımız Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın iyibilgi'ye gönderdiği açıklamada genetiği değiştirilmiş Mısır'dan üretilen şekerin sağlığa açtığı yaralar ile ilgili şu bilgileri paylaşıyor: "Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü haricinde bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilmiş bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara, kısaca, “transgenik” deniliyor. Dünyada 13 dolayında ülkede, 60 milyon hektar alanda transgenik ürün yetiştirilmekle birlikte, bunun 2/3’ü, yani yaklaşık 40 milyon hektarı ABD topraklarında bulunmaktadır. Toplam transgenik ekim alanının % 21’i, yani 12.4 milyon hektar alan ise, mısıra ayrılmış. ABD’de borsa fiyatları üzerinden satılan mısırların hemen tamamının transgenik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. ABD, bazı tedarikçi ülkelerin istemleri uyarınca, transgenikj olmayan mısırı sözleşmeli üretimn yoluyla ürettirerek satmakta, ancak yükselen maliyetler nedeniyle bu tip ürünlerin fiyatları, borsa fiyatlarının 50 – 60 $/ton üzerinde gerçekleşmektedir. Başka bir deyişle, verili borsa fiyatları üzerinden ülkeye sokulan ABD kökenli mısırların büyük çoğunluğu transgeniktir. Türkiye’de transgenik ürünlerin kullanımı yasak olmasına karşın, gümrük kapılarının transgenik olan –olmayan ürün ayırımı yapabilen teknoloji ile donatılmamış olması, ülkeye transgenik ürünlerin girmesine yol açmaktadır. Bu şekilde ülkeye giren transgenik mısırlar, işlenmiş olarak, çok farklı biçimlerde, marketlerde tüketicilerimiz tarafından satın alınmaktadır. Transgeniklerin risk oluşturduğu alanlar insan ve hayvan sağlığı, biyolojik çeşitlilik, çevre ve sosyo-ekonomik yapı olarak özetlenebilir. Bunlardan insan sağlığı üzerine etkileri ise; • Gen aktarımı ile diğer organizmalardan hastalık ve alerji yapacak özelliklerin taşınması riski, • Transgenik ürünlerin birincil ve ikincil metabolik ürünleri içinde beklenmeyen biyokimyasal ürünlerin bulunması riski, • Antibiyotik dayanıklılık oluşturma riski, • Virüs kaynaklı genlerin ortaya çıkardığı değişik olumsuz durumlara ait riskler. Türkiye’de tüketici, bilmeden bu risklerle karşı karşıya bulunmaktadır. Diğer taraftan, aşırı dozda NBŞ kullanımı mide ve bağırsakta rahatsızlıklar oluşturmakta, toksik etkiler ve zehirlenmeler yaratabilmektedir. Bu bağlamda, yurtdışında, NBŞ kullanımına yönelik denetimler gerçekleştirilmekte iken, Türkiye’de bu alanda açık bir “denetimsiz kullanım” söz konusudur. Başka bir deyişle, helva¬ baklava-şekerlemeler gibi tüketicinin yoğun olarak kullandığı ürünlerdeki NBŞ kullanımı, imalatçının tutumuna bağlıdır ki, bunun yanlışlığı ortadadır. "Şüphesiz GDO’lu ürün ithalatı ve kullanımı sadece Cargill firması ile sınırlı değildir. Peynir mayasından, soya lesitinine kadar pekçok katkı maddesinden, bu katkı maddelerini içeren gıdalara kadar pekçok ithalatçı ve üretici firma bu tezgahın içerisinde rol almaktadır. GDO’lu ürün kullanmak istemeyen tüketicilerin bilgileri dışında bu tür ürünleri tüketmeye zorlanmaları yasal ve etik açıdan oldukça düşündürücüdür. Bu konuda Tüketici Teşkilatlarının ilgisizliği de üzüntü vericidir.</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-6541955362918561932009-11-05T01:38:00.000-08:002009-11-11T16:04:53.348-08:00DR.KENAN DEMİRKOL GDO.SAĞLIĞIMIZI NASIL ETKİLER<div align="justify">GDO'lu ürünlerin temel sakıncalarından biri de insan sağlığına karşı olumsuz etkileri. Uzmanlara göre, sağlık riskleri şunlar; antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşması, gıda olarak kullanımda insan ve hayvanda toksik ya da allerjik etki yapması, doğrudan alım durumunda insan ve hayvan bünyesindeki mikroorganizmalarla birleşme ihtimali. GDO'lu ürünlerin oluşturduğu sağlık risklerini doğrulayan bilimsel araştırmalara her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Örneğin, Brezilya fındığının bir genine sahip olan transgenik soya fasulyesi, fındığa alerjisi olanlarda alerjiye neden oluyor. Rowett Enstitüsü'nde çalışan Arpad Pusztaria'nın son deneyleri GDO'larla ilgili yeni kuşkular ortaya çıkardı. Sözü edilen çalışmada, genetik yapısı değiştirilmiş patateslerin fareler için toksik olduğu, bağışıklık sisteminde bozukluklar, viral enfeksiyonlar gibi birçok etkileri olduğu ortaya çıktı. Genetiği değiştirilmemiş patateslerle beslenen fareler gayet sağlıklıydı. Sonraki deneyler toksikliğin gen transferi yöntemiyle ilgili olduğunu ortaya çıkardı. Bir başka deney, besinler yoluyla aldığımız yabancı DNA'nın hücrelerimize taşınabileceğini ortaya çıkardı. Yakın zamana kadar DNA'nın bağırsaklarımızda sindirilebileceği düşünülüyordu. Ancak deneyler durumun aksini kanıtladı. Bakteriyel bir virüsün DNA'larıyla beslenen farelerde bağırsak boyunca yaşayabilen ve kana karışabilen büyük virüs DNA'sı parçaları bulundu. Alınan DNA'lar lökositlerde, dalak ve karaciğer hücrelerinde de görüldü ve virüs DNA'sının fare genomuna yerleştiği kanıtlandı. Hamile farelere yedirilen virüs DNA'sı, ceninin ve yeni doğmuş yavruların hücrelerine geçtiği de belirlendi.</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-54178149025641873492009-11-05T01:06:00.000-08:002009-11-05T01:22:40.287-08:00DR.KENAN DEMİRKOL G.D.O.KISIRLI ARTIRIYORMU<div align="justify">BÖBREK YETERSİZLİĞİ VE KISIRLIĞA YOL AÇIYOR’</div><div align="justify"> </div><div align="justify">Basın toplantısına Ankara Tabipler Odası adına katılan Prof. Dr. Kenan Demirkol ise GDO’lar üretilirken her bir genetik değişiklikte 8 kimyasal madde kullanıldığını, vücut tarafından sindirilemeyen söz konusu ürünlerin böbrek yetersizliği ve kısırlığa yol açtığını ifade etti. Yemek yapmakta kullanılan ve 1908 yılında ilk kez üretilen margarinin içindeki zararlı asitlerin yapılan araştırmalarla ortaya konulduktan sonra margarin yapımında bu maddelerinin artık kullanılmadığını anlatan Demirkol, "GDO’lu ürünler üçüncü nesilleri etkiliyor. Bunlardan vazgeçmek için margarinde olduğu gibi bir 100 sene daha mı bekleyeceğiz" diyerek söz konusu ürünlere ilişkin önlem alınması çağrısı yaptı.‘HALKI RİSKLERE KARŞI KORUMASIZ BIRAKIYOR’Yönetmeliği değerlendiren uzmanlar GDO'lu tohum üretimi ve kullanımının yasak olmasına karşın, yönetmeliğin bunu tehlikeye atacağı görüşünde.Ahmet Atalık, (Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı): Mısır ve soya 1500'ün üzerinde gıda maddesinde katkı olarak kullanılıyor. Denetim artacak deniyor ama çikolatadan meşrubata birçok üründe katkı maddeleri yoluyla bu ürünleri tüketeceğiz. GDO'lu ürün yemiyorum demek mümkün olmayacak.Yönetmelikte binde 9'un altında GDO içeren ürünler kapsama alınmıyor. Bakanlığın laboratuar ve denetim mekanizmalarının yetersiz olduğunu görüyoruz. Denetim mekanizması olsa da ithalatçı firmanın beyanı dikkate alınıyor.Ilgın Özkaya Özlüer, (Ekoloji Kolektifi): 2007'de Bandırma Limanı'na gelen mısır yüklü gemiden alınan numuneleri analiz ettirmiştik ve bu mısırların GDO'lu çıktığı kamuoyu ile paylaşmıştık. O günden bugüne bu mısırların akıbetini takip edebilecek bir alt yapı ve izleme sağlanamadı. Yönetmeliğin oluşturduğu sistem genel olarak GDO'lar ile ilgili faaliyette bulunacakların beyanları ile sınırlı kılınmış. GDO'nun risklerine karşı halk korumasız bırakılıyor.Hakan Ozan Erzincanlı, (Yeşiller Partisi, Ziraat Yüksek Mühendisi): "Yasadan önce yönetmeliğin çıkması, bakanlığın her an karar ve mevzuat değiştirilebileceği anlamına geliyor. İyi niyet gözükmüyor. Mısır, pamuk gibi ürünlerin Türkiye'deki üretimine bakarsak zaten yüksek verimlilik kapasitesi görürüz. Zaten GDO'lu tohumla verimlilik artışı sağlanacağı, tarım ilacı kullanımı düşeceği kanıtlanmamış. Bu süreçte 'nasıl olsa ürünleri ithal ediyoruz, niye kendimiz yetiştirmiyoruz?' diyenler çıkacak. Yönetmelik şu an yasak olan GDO tohum kullanımının önü açılacak. Kanun da o safhada çıkabilir.Levent Gürsel Alev, (Ekolojik Üreticiler Derneği Başkanı): GDO'lu yemlerin tohum olarak kullanılma riski var. GDO'lu tarım totaliter bir teknik ve bulaşma yoluyla ekolojik tarımın imkansız hale gelmesine yol açabilir. GDO'suz ibaresinin yasaklanması da biz ekolojik tarım yapanlar ve satanlar açısından bir engellemedir. Organik Tarım Yasası'na göre GDO'lu tohum kullanmanız yasaktır ve tüketici güveni için bu ibareyi bir çok üretici kullanmaktadır. GDO'lu ürünlere ve tohuma her zaman karşıydık. Bu konuda yasa düzenlemesi yapılmadan yönetmelik çıkarılmasında tuhaflık var. Yönetmelik şirketlerin lobisi sonucu ticari avantajlar için hazırlanmış. Ayrıca neden binde 9 oranı belirleniyor. Ekolojik tarıma devam edebilmemiz için bizim sıfır riskle ürün üretmemiz gerekiyor.</div>BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1574264873551336954.post-49195790434785470032009-05-11T00:50:00.000-07:002009-11-16T01:03:56.521-08:00Domuz gribi aşısının zararı nedirDomuz gribi dünya üzerinde hızla yayılmayı sürdürürken, hastalığa karşı alınan önlemler de her geçen gün daha da sıkılaştırılıyor.<br />Dünyanın birçok ülkesini etkisi altına alan domuz gribi, hızlı bir şekilde yayılmasını sürdürüyor. İnsandan insana da bulaşan H1N1 virüsü ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere birçok sağlık kuruluşu ve hükümet her gün yeni bir önlem buluyor.<br />Bu kapsamda, hastalığın ilk ortaya çıktığı Meksika ve Meksikalılara yaklaşım açısında ciddi anlamda bir başkalaşma gözlenirken, tüm Meksikalıların hastalıklı olduğu gibi bir kanı ortaya çıktı. Singapur hükümeti, Meksikalılara vize uygulaması başlattı.<br />Geçtiğimiz yıl 8 bin Meksikalının ziyaret ettiği Singapur'da hükümetin aldığı bu kararın "tedbir" amacıyla getirildiği bildirildi.<br />Güney Kore hükümeti, Meksika'da bir hafta bulunan bir hemşirenin, ülkesine döndükten sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığını ve yapılan testlerde domuz gribi virüsü (H1N1) taşıdığını duyurdu.<br />Öte yandan Meksika hükümeti, gribe yakalananların sayısının 400'e ulaştığını duyururken, hastalık nedeniyle ölenlerin sayısını da 16 olarak açıkladı. Meksika'da gribin çeşitli tipleri sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 159'a yükseldi. Hükümet gribin yayılmasını önlemek için halkın gerekli olmadıkça dışarı çıkmaması için yasak getirdi. Bu nedenle 1 Mayıs kutlamaları da iptal edildi.<br />ABD'li uzmanlara göre hastalığın etkilerinin ortadan kaybolması için geliştirilecek bir aşının en iyi ihtimalle 7 ayda dağıtıma hazırlanabileceği bildirildi.<br />Washington'da bir araya gelen Kuzey, Orta ve Güney Amerika ülkelerinin üst düzey sağlık yetkilileri, H1N1 ile mücadele için alınacak önlemleri tartıştı. Toplantıda görüş bildiren Roses-Pirago, hükümet laboratuarlarında hastalığa karşı yeni bir aşı geliştirilmesinin en az 1 ay süreceğini, daha sonra bunun çoğaltılarak, endüstriyel üretim için çeşitli testlere tabi tutulacağını, sonrasında güvenilirliği ve etkinliğini kanıtlamak için gerekli deneylerin yapılacağı ve dolayısıyla en az 7 aylık bir sürece ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.BİTKİLERDEN GELEN ŞİFAhttp://www.blogger.com/profile/09534218821565046472noreply@blogger.com0